Sanatseverlere İstanbul’un en güzel zamanını sorsak, birçoğundan hiç şüphesiz “eylül” cevabını alırız. Bu yıl da Arter’in açılışı, Akaretler’deki Art Weeks derken Contemporary Istanbul ve Bienal ile birlikte dopdolu bir sonbahar başlangıcıyla karşı karşıyayız.
Contemporary Istanbul, yazının devamında artık CI olarak bahsedeceğim, kapılarını 14. kez sanatseverlere açıyor. On üç yıldır Akbank’ın ana sponsorluğunda düzenlenen CI’un sanat direktörlüğünü bu yıl Anissa Touati ve Plugin sergisinin küratörlüğünü ise Esra Özkan üstleniyor. Sonda söyleyeceğimi en başta söyleyeyim: Kimi galerilerin artık yüksek kiralama bedelleri sebebiyle tercih etmediği, kimi sanatçıların olumsuz bir bakışla “pazar yeri” olarak gördüğü, dönem dönem tek bir sanatçının mastürbasyon alanı olarak da değerlendirilen CI, kanaatimce hala insanın kendisini mutlu hissettiği bir yer. On bir Eylül’de gerçekleştirilen ön gösterimde farklı galerilerde işleri sergilenen Sedat Girgin, Mehmet Dere, Dicle Çiftçi ve Barış Cihanoğlu ile eserleri üzerine sohbet ederken ve alandaki tanıdık yüzleri gördükçe mutluluğumun daha da arttığını rahatlıkla söyleyebilirim.
İşin sanat tarafına dönecek olursak, Galeri 77 standında yer alan Sedat Girgin; kültür – sanat dünyamızda son yıllarda hepimizin aşina olduğu bir isim haline geldi artık. Gerek edebiyatımıza kazandırdığı çizimler, gerekse sıra dışı formlardaki karakterleriyle imza işlerin altında sıklıkla adını görüyoruz. CI’da Sedat Girgin’in dört farklı işi bulunuyor. Güç ve gizem kavramları arasında sıkışmayı resmettiği Mahrem; sanatçının farklı bir niyetle başlayıp içine sinmediği noktada bambaşka bir kompozisyona dönüştürdüğü Bir Anda, sınıfsal farklılıkların ve karar vericilerin paradoksunu tek tip kıyafet metaforuyla anlatmaya çalıştığı Mertebe ve kişilik bölünmesi – seçimler ve güç üçgeninde ortaya çıkardığı Taş Kağıt Makas . Sedat Girgin’in eskiz defterinde anlatacağı çok fazla hikaye var. Sıklıkla kullandığı tavus kuşları, güneş figürü ve amorf uzuvlarla bizi her seferinde şaşırtan bütünselliği yakaladığını bir kez daha görüyoruz.
Galeri/miz standında yer alan ve yıllardır kadın imgesini sorgulayan işler üzerine kafa yoran Dicle Çiftçi ise, “Dişe Diş Kana Kan” isimli çalışmasında bu kez kadın imgesini “kahramanlaştırarak” bizlere sunuyor. “Kendi bedenini sorgulayan bir kadın ama nedenini bilmiyor.” diyen Çiftçi, eserinde yer alan kadını “Aslında kendine değil kadın bedenini sorgulayan güçlere karşı duran bir figür” olarak tanımlıyor. Sanatçının seyirci üzerinde yaratmak istediği gözetlenme hissi, esere baktığınız anda sizi ele geçiriyor. Yüz bölgesindeki kırmızı renkler bu durumla çok daha gerçekçi bir şekilde yüzleşmenize sebep oluyor.
Severek takip ettiğim bir başka sanatçı Barış Cihanoğlu da “Kara Sandalye” isimli eseriyle CI’a katkıda bulunuyor. Eserlerini oluştururken farklı malzemeler denemekten hiç çekinmediğini bildiğimiz Cihanoğlu, bu eserinde de yanmış ahşap üzerine yağlı boya çalıştığını belirtiyor. Resimde siyah bir sandalyeye oturmuş bir anne ile çocuğunu görüyoruz. Cihanoğlu buradaki sandalyenin, baba figürüne bir gönderme olduğunu ifade ediyor Anne ile çocuk arasındaki mesafe / gerilim; zaman geçtikçe yeri doldurulamayan baba figürünün yaratmış olduğu çaresizliği tasvir ediyor.
Son yıllarda CI’da Sanatorium’un portföyünde karşımıza çıkan bir başka değer de Mehmet Dere. Geçtiğimiz yıl devasa ebatlarda sergilediği, Türkiye’deki modernleşme sürecindeki hınç kavramını irdeleyen tipografik işi “Ressentiment” ile dikkatleri çeken Dere, bu yıl “Düşüş” isimli karakalem desen çalışmasıyla CI’da yer alıyor. Dere, eseri o kadar yalın ve çarpıcı bir şekilde anlattı ki, noktasına virgülüne dokunmadan aktarmanın en doğrusu olacağı kanaatindeyim: “Ayrılma ayrılanın kendi iradesiyle, yarılma başkasının iradesiyle gerçekleşir. Kişi sevdiğini ancak ve ancak ondan vazgeçerek yeniden yaratabilir. Yeniden yaratmak ancak kayıp kabul edilip, yas yaşandığında gerçekleşebilir.”
Konuştuğum isimler dışında sıra dışı işlerini bulabileceğiniz Kutlukhan Perker, Amir Hossein Zanjani, Guido Casaretto, Ergin İnan, Henrik Uldalen, Ebru Uygun gibi pek çok değerli sanatçı da fuar alanında sizleri bekliyor. Birkaç yıl aradan sonra daha derli toplu bir Contemporary Istanbul organizasyonuyla karşılaştığımı belirtmeden geçemeyeceğim. Tabii ki tüm galerilerin, sanatçıların ya da etkinlikle ilgisi olan paydaşların beklentisi ve motivasyonu aynı değil ancak yine de sebep ne olursa olsun on yılı aşkın bir süredir insanları sanat çatısı altında bir araya toplamak takdir edilesi bir durum. CI’19’u, 15 Eylül Pazar akşamına kadar ziyaret edebilirsiniz. Detaylı bilgi: https://www.contemporaryistanbul.com/tr/