Ana sayfa KÜLTÜR CoronAntoloji / Öykü: Ülkenin Bayramı

CoronAntoloji / Öykü: Ülkenin Bayramı

116
0
PAYLAŞ

Ülke uzun yıllar Romalıların egemenliği altında yaşadı, daha sonra Fransızların, sonra Türklerin sonra da Avusturyalıların egemenliğinde kaldı ikinci dünya savaşından sonra Rusların. 1980’li yılların sonlarında tamamen bağımsız oldu. Şimdiye kadar hep başka ülkelerin egemenlikleri altında yaşadıklarından-aydınlar dışında- bağımsızlık hakkında pek fazla fikirleri yok. Dillerinden egemenlikleri altında yaşadıkları ülkelerin dillerinden oldukça fazla kelime var. Örneğin hamamla ilgili sözcükler Türkçe, Ortodoks oldukları için dini kelimelerin çoğu Rusça, tatlı isimleri Fransızca, coğrafi terimler İtalyanca, Askeri terimler Almanca şimdi de İngilizce modası var yayvan yayvan konuşulan Amerikan İngilizcesi. Üstelik bu yetmezmiş gibi ülkenin belli bölgelerinde hala bu ülkelere ait kutlanan bayramlar ve özel günler var. Şu sıralar gençler arasında cadılar bayramını kutlamak oldukça moda.

Bu durumda ülke bütünlüğünü sağlamak ve milli kültürü korumak çok zor. Başka ülkelerin bayramlarını kutlamak da ne demek? Yaşlılar böyle soranlara sadece alışkanlık işte cevap veriyorlar. Allahtan içinde bir sürü yabancı kelime olsa da hala konuştukları ortak bir dil var. Bu konuda kafa yoran bir Sosyologun aklına şöyle bir fikir geldi. Sadece egemenlikleri altında kaldıkları ülkelerin değil bütün Avrupa’daki ülkelerin özel günlerini bayramlarını kutlamak. Daha sonra bu fikrini daha da ileri götürdü Asya Amerika ve Afrika’daki belli başlı ülkelerin de tatil günlerini, bayramlarını kutlamak.

Bu fikrini turizm bakanı ile paylaştı; “Mademki birlikte yaşadığımız –esareti altında kaldığımız- ülkelerin bayramlarının kutlanmasına engel olamıyoruz o zaman diğerlerininkini de kutlayalım.” “İyi ama,” dedi bakan, “o kadar çok ülke var ki her gün birinin bayramını kutlasak ülkede ne üretim kalır ne de düzen.” Sosyolog, Bizim de üretimimiz ve düzenimiz bu olacak.” dedi. “Her günümüz bayram olacak fena mı? Hem zaten ağır sanayimiz yok sadece peynir ve şarap dışında sattığımız uluslar arası bir ürünümüz yok. Birçok konuda dışa bağımlıyız. Biz de bağımsızlığımız onların bayramlarını kutlayarak göstereceğiz. Buna hangi ülke karşı çıkabilir ki? Size ne bizim bayramımızdan diyecek halleri yok ya, diyelim ki karşı çıktılar bizim de cevabımız hazır: kutluyoruz kardeşim canımız neyi kutlamak isterse onu kutlarız size mi soracağız, bağımsız bir ülkeyiz neyi istersek onu kutlarız.” Bu fikir bakanın aklına yattı, tam tersine dedi bakan bundan mutluluk duyacaklar ülkenin kalkınması bağımsızlığını kanıtlamak için çok yararlı olacak.

Bu fikir hükümet ve muhalefet tarafından da kabul gördü. Oturup gün gün özel gün ve bayramların listesi yapıldı. 1 Ocak tarihinden başlayarak önce Avrupa ülkelerinin sonra da diğer ülkelerin bayramlarını sıraya dizdiler. Başka ülkelerin dini bayramlarını ve yas günlerini dahil etmediler ama kurtuluş günleri, fiestalar, mevsimlere göre yapılan bütün kutlamalar listeye dahil edildi. Bazı bayramlar aynı güne denk geldi, buna da çözüm buldular birisini gündüz diğeri akşam kutlanacaktı.

İlk bayram zengin bir Avrupa ülkesinin bayramı ile başladı ikinci gün uzak bir Afrika ülkesinin bayramı kutlandı bu böyle sürüp gitti. İlk yıl birkaç Avrupa ülkesi dışında fazla ilgi çekmedi, ikinci yıl bütün Avrupa ülkeleri tarafından bilinir hale geldi. Üçüncü yıl Rusya, Çin, Hindistan, Japonya hatta Moğolistan’dan da bile kalabalık guruplar gelmeye başladı. Latin Amerikalıların gelmesi ile ülke tam bir bayram ülkesi haline geldi. Hangi ülkenin bayramı varsa o ülke ile ilgili bütün ayrıntılar öğreniliyor, sokaklar o ülkenin bayrakları ile donatılıyordu. Bu ülkenin şarkıları gün boyunca televizyonlarda ve sokaklarda yankılanıyor özel yemekleri ve kıyafetleri giyiliyordu. Bazı televizyon kanalları gün boyu bu ülke dilinden yayın yapıyordu. Bu küçücük ülke sanki içinde birçok ülke barındırıyordu.Ülke, Bu fiestalar ve bayramlarla kendini tedavi ediyor, bilinçaltında yatan -esaretin yarattığı- bütün olumsuz duygulardan adeta arınıyordu. Onları işgal eden ülkelerse -hiç nefret etmeden- kendi bayramlarını kutlayan bu ülkeye kendilerini affettirmek için bol bol para harcıyorlardı.

Hiçbir ülkenin bayramı olmayan bir günü kendilerine bayram günü olarak seçtiler o gün bütün ülke kapılarını kapatarak hiçbir şey yapmadan geçirmeye karar verdiler. O gün onların Milli bayramı olarak kabul edildi. Hiçbir tören yapılmayan sadece yatılarak kutlanan bir milli bayram…

BİR CEVAP BIRAK

Yorum yap!
Adınızı giriniz