Nezahat Somar
Unutulmuş veya Unutturulmuş Değil, Yok Sayılmış Bir Romancı
Boşuna bakmayın, 2 cilt ve 944 sayfa olan Tanzimat’tan Bugüne Edebiyatçılar Ansiklopedisi‘nde ( Yapı Kredi Yayınları, 2001 ) bir “Nezahat Somar” maddesi yok. Merak edip, “100 Soruda” dizisinden yayımlanan 190 sayfalık Türk Edebiyatı‘nı (Gerçek Yayınevi, 1969 ) ve 523 sayfalık Çağdaş Türk Edebiyatı‘nı (Gerçek Yayınevi, 1973 ) karıştırdım, Nezahat Somar ismi Rauf Mutluay’ın bu kaynak kitaplarında da maalesef geçmiyor.
Nezahat Somar’ın Zilâ Abla isimli romanı 1948 yılında Remzi Kitabevi tarafından yayımlandığında, “kayda değer” biçimde sadece Demokrat İzmir gazetesinin 16 Haziran 1948 günlü nüshasında imzasız bir tanıtım yazısı çıkar. Kim kaleme aldıysa, Nezahat Somar’ı, “İstanbul kitapçılarının Dersaadet dışındaki kıymetlere aldırış etmeyen ve lâkaydı gösteren inadlarını mağlûb eden romancı” olarak tanıtıp, son noktayı şöyle koyuyordu:
” … kıymetli romancımız Nezahat Somar’ı tebrik eder, kendisinden daha kıymetli eserler beklediğimizi ve beklemek için de haklı olduğumuzu, çünkü kendisinde büyük eserler verecek bir kabiliyet ve üslûb bulunduğunu belirtmeyi bir vazife biliriz.”
Oysa, Zilâ Abla, Nezahat Somar’ın ilk eseri değildi. Son Posta gazetesinde tefrika halinde kalan Beş Kız Kardeştiler isimli romanı dışında 1947 yılında Bizim Atölye isimli 3 perdelik oyunu da Maarif Matbaası tarafından yayımlanmıştı.
Unutulmaz Öğretmenler
Yanyalı Ziya Somar ile İstanbullu Nezahat Hanım, Ziya Bey’in ilk yedek subaylığı sırasında tanışıp 1934 yılında evlenirler.
Nezahat Hanım 5 Mayıs 1916 günü Sarıyer’de dünyaya gelmiştir. Babası Abdullah Efendi, annesiyse Azime Hanım’dır ( Gülderen Somar, 20 Eylül 2019 ).
Ziya Bey ve Nezahat Hanım Konya’da öğretmenlik yaparlarken, Ziya Bey’i dönemin okul müdürü Süleyman Acar kadro dışı bırakır. Bunun nedenini öğrenmek için Ankara’ya gittiğinde, Hasan Âli Yücel kendisine şu yanıtı verecektir:
” Sebebi yok, daha ne olsun, ne yapalım müdür sizden hoşlanmıyor!” ( Haz. Yaşar Aksoy, Aydınlar Kenti İzmir, s. 13, 2000 ).
Ziya Bey aslında Süleyman Acar’ın “özgür düşünceye yer vermeyen yönetim anlayışına ters düştüğü için” cezalandırılmıştır. Okul bahçesine heykeli dikilen Süleyman Acar, iyi bir matematik öğretmeni olmasına karşın, oldukça tuhaf bir yöneticidir. Her öğretmeni ve her dersi takip eder, öğrenciler ise onun kulağına gideceği korkusundan kendi aralarında dahi konuşamaya cesaret edemezler. Tanıklıklara nazaran, hafta sonlarında da Belediye binasının çatısına çıkıp, hangi öğrencinin şapkalı hangisinin şapkasız olarak çarşıda gezdiğini tespit edip, şapkasız öğrencileri hafta içinde mutlaka cezalandırırmış ( Mehmet Bildirici, Konya Lisesi Öğretmenleri, s. 40, 2010 ). Öğrenciler bir öğretmenlerini, öğretmenlerse bir meslekdaşlarını severlerse, o öğretmen Süleyman Acar’ın hedef tahtası haline gelir. Bakanlık’taki bir tanıdığı Ziya Somar’ın Edirne’ye tayinini sağlar. Nezahat Hanım bu sırada ilk çocukları Ökmen’e 7 aylık hamiledir. Ziya Bey, hamile eşini Konya’da bırakıp, Edirne’ye gider. Bir süre sonra Nezahat Hanım’ın da Edirne’ye tayini çıkmasına rağmen, Ziya Bey yeniden askere alınır. Yıl, 1939’dur. Trakya hududuna Süvari Bölüğü’ne ikinci yedek subaylığına gider. O askerdeyken, Nezahat Somar’ın 1940 yılında İzmir Tilkilik Ortaokulu’na tayini çıkar. Ziya Somar ise askerlik dönüşü 1941 yılında İzmir İnönü Lisesi’ne atanacaktır.
” Trakya’da 1.5 yıl süren ikinci askerliğimden terhis edilerek, Edirne’den İzmir’e nakledilen yeni görevime ve henüz 4 yıllık bir ömrü olan ocağıma geliyordum. İzmir’i ilk defa görecektim.”
İstasyonda onu Nezahat Hanım ve küçük oğlu Ökmen karşılarlar. Ziya Bey’i karşılayanlar arasında bir de Âsım Kültür vardır ( Haz. Yaşar Aksoy, Aydınlar Kenti İzmir, s. 21, 2000 ). Ziya Somar’ın yakın arkadaşlarından olan Âsım Kültür önemli bir isimdir ama, nedense pek bilinmez. 1898 yılında Makedonya’da Kratova kasabasında doğmuştu. Balkan Harbi sonrasında ailesi Türkiye’ye göç etmiş ve Balıkesir’e yerleşmişti. Birinci Dünya Savaşı’nda Filistin Cephesi’nde savaştı ve esir düştü. Ancak 1920 yılında yurda dönebilir. 1934 yılında soyadını aldığı Kültür dergisini Dr. Necati Kemal ile birlikte çıkardı. Derginin yönetim adresinin “Ragıp Paşa Oteli, No. 26” olması ilginçtir. İzmir Suikasti’nin sanıklarından Laz İsmail, Gürcü Yusuf ve Çopur Hilmi bu otelde yakalanmışlardı. Âsım Kültür aslında bir eğitimciydi. Emekliye ayrılmasının ardından Yeni Asır gazetesinde köşe yazarlığı ve Fransızca’dan Türkçeye çeviriler yapar. İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nin kuruluşunu gerçekleştiren kişiler arasındadır. 1960 yılında vefat etti. Ayrı bir araştırma ve yazı konusudur.
Karşıyaka semtinin Soğukkuyu tarafında bir ev tutarlar. İkinci Dünya Savaşı sonrasında, okulların öğretmensiz kalmamaları amacıyla bir ara terhis edilen yedek subaylar 4 aylık bir eğitime çağrılılırlar. Bu nedenle Somar ailesi 1945 veya 1946 yazını Ödemiş’te geçirecektir. 1945 yazında Özlü ailesi de tayinle Simav’dan Ödemiş’e gelmişlerdir. Somar ailesi 4 ay sonra İzmir’e dönse bile, Özlü ailesi 1949 yılında Gerede’ye taşınana kadar görüşmeleri sürecektir. Sezer Duru o günleri şöyle anlatır:
” Ödemiş yıllarından aklımda kalanlar ilk kez incir yiyişimiz, tütün dizenlere yardım edişimiz, yazları çıktığımız Gölcük yaylası ve göl kıyısı, İzmir’e Nezahat Somar teyzelere gidişimiz, Demir’in evdeki yemekleri beğenmeyip her gün lokantada yemesi, köpeği Joli, göğsünde olimpiyat halkaları olan beyaz ipekli elbiselerimizle ilgili,” ( Haz. Sezer Duru, Tezer Özlü’ye Armağan, s.12 ve 13, 2’nci Baskı, 2014 ).
Demir Özlü ise Cumhuriyet gazetesinin 9 Aralık 1978 günlü nüshasında şöyle yazacaktır:
” Çocukluk yıllarım Ziya Somar Hoca’nın evinde geçen günlerle doludur. İzmir’de, Karşıyaka’da, sokakları taş döşeli, bahçelerle çevrili, çiçek kokan bir sokakta, orta halli bir Rum evi anımsıyorum. Kurtuluş Sokak, taş döşeli yollar, tek katlı, iki katlı bahçeler içinde, çiçeklerinin kokusu sokaklara taşan bir sokak. Bahçe kapısını açıp girerseniz, asmalarla okaliptüslerin, palmiye ağaçlarının doldurduğu sakin bahçeden, beton bir yolu izleyerek, onun çalışma odasının, eşsiz kitaplığının soldaki zemin kat odada yer aldığı güzelim bir Rum evinin, camlı çatısından güneş vuran mozaikli taşlığına girersiniz. Taşlığın ötesinde camlı bir girişten, evin iki katı yüksekliğindeki genişçe bir yere çıkarsınız. Yüksekteki çatı camlarla kaplıdır, yaz güneşini sızdırır evin içine; orada gene camlı bir kapıdan girilen bir mutfak vardır. Serin bir taşlıktan tahta bir merdiven evin üst kat odalarına çıkar. Tahta döşeli, İzmir’in yaz sıcağını geçirmeyen selâti odalar. Ziya Somar Hoca, alt katta, bahçeye doğru açılan odasında, akşam üzeri takım elbiselerini giyip, yakasına mendilini takarak, kravatını bağlayarak süslendiği, geniş Yunanlı gövdesiyle yanına karısını alıp geceyi yaşamaya çıkacağı zamana kadar orada şimdi yabancı güçlerin elinde dağıtılmış, biçim değiştirilmiş, basitleştirilmiş ve halka karşı bir politika haline getirilmiş Türk düşüncesini aramaya gayret edecektir.”
İzmir’de Nezahat Hanım ve Ziya Bey beraberliklerinin en güzel yıllarını yaşarlar. Nezahat Hanım, öğretmenlikten ve ev işlerinden kalan zamanını okuyup yazmakla geçirir. Ziya Somar 1950 yılında doçentlik sınavına girebilmek amacıyla İstanbul’a tayinini istemek zorunda kalır. Kabataş Lisesi’ne verilir. Nezahat Hanım’a nakil listesinde sıra gelmediğinden bir süre daha Karşıyaka Lisesi’ndeki görevine devam eder. 20 Şubat 1951 günüyse Somar çiftinin ikizleri Gülderen ile Mustafa dünyaya gelirler.
Ziya Somar’ın Kabataş Lisesi’nde öğretmenliğe başlamasından sonra Nezahat Hanım’ın da İstanbul’a tayini çıkar. Nezahat Hanım 1955 yılında öğretime açılan Kadıköy Maarif Koleji’nin efsane öğretmenlerinden biri olur, kolej marşının sözlerini yazar, Hikmet Günsel ise besteler.
Ökmen Somar
Somar çiftinin ilk çocukları olan Ökmen 1935 doğumludur. Yüksek Ticaret Okulu öğrencisi iken 1956 yazında İzmir İnciraltı’nda bir deniz kazasında yaşamını yitirecektir ( Cumhuriyet gazetesi, s. 3, 2 Ağustos 1956 ). Ökmen’den geriye sadece anılar ve fotoğraflar kalır. Kadıköy Sahrâ-i Cedit Mezarlığı’nda medfundur.
İkizlerin Gülderen’i
Nezahat Somar hakkında bilgi toplamaya başladığımda, Cumhuriyet ve Milliyet gazetelerinin arşivlerinde yaptığım çalışmada, 26 Ocak 1989 tarihinden sonrasına ilişkin bir bilgi bulamamıştım. Somar soyadından arama yaparken, tesadüfen bir Gülderen Somar tanıtımı ve fotoğrafıyla karşılaştım. İkizlerin daha önce birkaç çocukluk fotoğrafını görmüştüm. Aradan kaç yıl geçerse geçsin, insanın bakışlarındaki ve dudak kıvrımlarındaki ifadeler hiç değişmiyor. Bana göre aynı gülen bakışlar ve aynı muzip dudak kıvrımlarıydı. Yine de emin olamadığımdan, çekinerek tanıtımındaki adrese yazdım. Doğru kişiymiş, hemen dönüş yaptı. Şâyet Gülderen Hanım’ın değerli katkıları olmasaydı, Nezahat Somar hakkında bilgi toplamayı yarım bırakmak zorunda kalacaktım.
İkizlerden Gülderen Somar, Üsküdar Amerikan Kız Koleji’nde ve Boğaziçi Üniversitesi İdari Bilimler Fakültesi’nde okur ve American Intercontinental University’de çift ana dalda işletme yüksek lisansı yapar.
Mart 1990 ile Şubat 1993 “arasında Gemini Group” şirketinde ( Toronto, Canada ) Pazarlama Müdürü, Şubat 1993 ile Kasım 2001 arasında “Societe International Telecommunication Aeronautique” ( Cenevre, İsviçre ve Atlanta, Georgia ) şirketinde Küresel Pazarlama Direktörü, Amerika ülkeleri Pazarlama Direktörü, Kuzey Amerika Pazarlama Müdürü ve Pazar Analisti , Ocak 2002 ile Şubat 2008 arasında “RKA Solutions Inc.” şirketinde ( Atlanta, Georgia ) Baş Danışman, Şubat 2008 ile Ağustos 2009 arasında “EarthSearch Communications International” şirketinde ( Atlanta, Georgia ) Küresel Pazarlama Direktörü, Ağustos 2009 ile Eylül 2013 arasında “EyeDPro” şirketinde ( Atlanta, Georgia ) Pazarlama Genel Müdür Yardımcısı olarak çalışır, 2011 yılından itibaren de Işık Üniversitesi’nde ve Doğuş Üniversitesi’nde öğretim görevlisi, Orta Anadolu İhracatçılar Birliği’nde ise eğitmen olarak görev yapar. Çeşitli dergilerde yayımlanmış yazıları ve sunumları vardır. Türkiye’de İstanbul’da ve Amerika Birleşik Devletleri’nde Fayeteville’de ( Kuzey Carolina ) yaşıyor.
İkizi Mustafa’nın Kadıköy Maarif Koleji’nden dönem arkadaşı ve annesinin öğrencisi olan Engin Kavukçuoğlu ile evlenmiştir.
İkizlerin Mustafa’sı
Kızıltoprak’taki Zühtü Paşa İlkokulu’ndan sonra Kadıköy Maarif Koleji’nde parasız yatılı okudu ve 1969 yılında mezun oldu. Columbia Üniversitesi’nde ekonomi okur. Kuzey Carolina’daki Fayeteville kentine yerleşir. Orada bir dönem “114 Gillespie Street, Fayeteville, NC 28301” adresindeki “Sherefé” isimli restoranı ve “Freedom Parkway Drive, Suite 1, Fayeteville, NC 28314” adresindeki “Baby Garlic Bistro” isimli restoranı işletir. “Sherefé” için Kevin Maurer’in Our State dergisinin 1 Şubat 2017 tarihli nüshasında bir yazısı yayımlanmıştır.
Ziya Somar’ın Vefatı
Ziya Somar en son Galatasaray Lisesi’nde görev yapar ve oradan emekliye ayrılır. Artık günlerini bölmeden araştırmak ve yazmak fırsatına kavuşmuştur. Ancak, Osman Çutsay’ın da vurguladığı gibi, “fikrin ve felsefenin cumhuriyetini arayan” özgün bir düşünür olduğu için, “sol” ve “sağ” tarafından tarihte kaybolmaya mahkûm edildiğinin farkında değildir ( Bilim ve Gelecek, 1 Haziran 2016 ). Yazar ama yayımlatamaz, onların ölçütlerine nazaran “sağcı” veya “solcu” olmadığı için yok sayılır. Hızla sağlığını kaybeder. Aylar süren yatak esaretinden sonra 26 Kasım 1978 Pazar günü vefat eder. 27 Kasım 1978 günlü Milliyet gazetesinin 11’inci sayfasında “Acı Kaybımız” başlığı altında vefat ilanı yayımlanır. Cenâzesi 28 Kasım 1978 Salı günü öğle namazını müteakip Osman Ağa Camii’nden kaldırılarak Sahrâ-i Cedit Mezarlığı’na oğlu Ökmen’in yanına defnedilir. Behçet Necatigil ve Demir Özlü gibi birkaç kadirşinâs ismin dışında kimse ardından yazmaz, yazanları da pek okuyan olmaz. Yıllar sonra, sunuculuğunu Mengü Ertel’in yaptığı “Cumhuriyete Kanat Gerenler” isimli televizyon belgeselinin ikinci konuğu olarak saat 21.25’te Ziya Somar tanıtılırsa da ( TRT2, 17 Mart 1996 ), meyhâne saati olduğundan aydınlarımızın dikkatinden kaçar.
Nezahat Somar’ın Son Yılları
Nezahat Hanım, Ziya Bey’in vefatından sonra, yaşamının bir dönemini Toronto’da ve İstanbul’da geçirir. İstanbul’daki adresi için “Kalamış, Tevfik Paşa Sokak, Rana Apartmanı, No. 20/6, Kadıköy” kaydı bulunuyor. Somar ailesi daha önce de Feneryolu Sokak’taki Arsebük ailesine ait binada oturmuşlardır. Eray Canberk Fener’e Giden Yol Feneryolu isimli eserinin ( Heyamola Yayınları, 2009 ) 56’ncı ve 57’nci sayfalarında şunu yazar:
” Yıllar sonra tekrar karşılaştığım Türkçe öğretmenim Nezahat Somar’ın Kızıltoprak’ta oturduğunu öğreniyorum. Nezahat Hanım, 1978 yılında yitirdiğimiz eşi, felsefe öğretmeni Ziya Somar’ın gün ışığına çıkmamış çalışmalarını kitaplaştırmaya çabalıyor. Bu konuda benden de yardım istiyor. Bu nedenle sık sık evine gidip geliyorum. Bu arada eşimle de tanışıyor ve ikisinin de öğretmen olmaları tanışıklığa bir başka içtenlik kazandırıyor. Artık ailece görüşüyoruz.
Nezahat Hanım’ın, kardeşimin ve çok kısa bir süre olsa bile benim Haydarpaşa Lisesi’nde Ziya Somar’ın öğrencisi olduğumuzu öğrenmesi yakınlığımızı daha da artırıyor. Bir söyleşi sırasında 1960’lı yıllarda Feneryolu Sokak’ta Arsebükler’in iki katlı evinde kiracı olarak oturduklarından söz edince birden, kelimenin tam anlamıyla uyanıyorum.
Somarlar’ın Feneryolu Sokak’ta oturduklarını bilmiyor değildim. Rahmetli kız kardeşim ile Somarlar’ın biri oğlan biri kız ikizleri o yıllarda arkadaş değiller miydi? Bu kez kendi kendime sorular soruyorum ama bu sorulara cevap da veremiyorum: İkizlerin kimin çocukları olduklarını bilmiyor muydum? Biliyorsam neden Ziya Somar’ı bir kez olsun çocuklarına sormadım? Soyadı benzerliğinden Nezahat Hanım’la Ziya Bey’in eş olduklarını düşünmek çok mu olmayacak bir şeydi? Buna benzer ve cevapsız kalan sorular.”
Nezahat Hanım, 1997 yılında, unutulmuş veya unutturulmuş bir romancı olarak değil, tam anlamıyla yok sayılmış bir romancı olarak dünyamızdan geçip, Sahrâ-i Cedit Mezarlığı’nda oğlu Ökmen ve 44 yıllık hayat arkadaşı Ziya Bey ile buluşur ( Gülderen Somar, 20 Eylül 2019 ).
demek ki aynı sokakta bile oturmuşum bu saygıdeğer insanlarla, ucu bana da dokunan bir hikaye , tabii ki etkilendim, ellerine sağlık ve bu kişileri bulup tekrar saygınlık kazandırmak kutsal ötesi, tebrikler taner ay